Son yıllarda Türkiye’de ekonomik dalgalanmaların etkisiyle birlikte kapanan şirket sayısı alarm verici bir hızla artış gösterdi. Bu durum, yalnızca girişimciler için değil, aynı zamanda ülke ekonomisi için de ciddi bir sorun teşkil ediyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler), Türkiye’nin ekonomik yapısında kritik bir öneme sahipken, kapanan işletmelerin sayısındaki bu artış, işsizlik oranlarının yükselmesine ve piyasalarda belirsizliklere neden oluyor. Bu yazının amacı, kapanan şirket sayısının sebeplerini, etkilerini ve olası çözüm önerilerini derinlemesine incelemektir.
Türkiye genelinde kapanan şirket sayısının artmasının temel sebepleri arasında ekonomik kriz, döviz kurlarındaki dalgalanma, yüksek faiz oranları ve pandemi sonrası toparlanma sürecinin zorlu geçişi bulunuyor. Özellikle, Covid-19 pandemisi sonrası işletmelerin, artan maliyetler ve azalan müşteri talepleri ile baş etme konusunda zorlandığı gözlemleniyor. Sağlık krizi, birçok işletmenin faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmasına yol açarken, bu durum piyasada büyük bir dengesizlik yarattı. Özellikle küçük ölçekli işletmeler ve esnaflar, bu süreçte en büyük darbeyi aldı. Yapılan araştırmalara göre, Türkiye'de kapanan şirket sayısı, 2022 yılı itibarıyla bir önceki yıla oranla %20 oranında artış gösterdi. Bu da işletme sahibinin motivasyonunu ve ekonomideki güveni ciddi anlamda etkiledi.
Kapanan şirket sayısındaki bu artış, Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileriyle birlikte, işsizlik oranlarının yükselmesine ve tüketim talebinin azalmasına neden olmaktadır. Bunun yanında, birçok sektörde rekabetin azalması, yerli üretimin zayıflaması ve ithalat bağımlılığının artması gibi problemler de baş göstermektedir. Ekonomistler, bu kapanma sürecinin sürdürülebilir bir ekonomik yapıyı tehdit ettiğini ve bir çözüm yolu bulunmaması halinde dışa bağımlı bir ekonomiye mahkum kalabileceğimizi belirtiyorlar.
Çözüm önerileri arasında, devlet desteklerinin artırılması, KOBİ'ler için özel fon desteklerinin sağlanması ve girişimcilerin yerel pazarlarına yönelik teşvikler almaları gerektiği önerilmektedir. Bunun yanı sıra, işletmelerin mali planlama konusundaki bilgi ve becerilerinin artırılması için eğitim programlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Finansal okuryazarlık seviyesinin yükseltilmesi, girişimcilerin karşılaşabileceği riskleri daha iyi anlayabilmelerini sağlayarak, işlerini sürdürebilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, dijitalleşme ve yenilikçi iş modellerinin benimsenmesi de, bu zorlu sürecin aşılmasında önemli bir rol oynayacaktır.
Sonuç olarak, Türkiye’de kapanan şirket sayısındaki artış, pek çok sektörde kaygı yaratmakta ve bu durumun neden olduğu ekonomik etkilerin azaltılması için acil adımlar atılması gerekmektedir. İşletmelerin hayatta kalabilmesi için, sadece devlet destekleri değil, aynı zamanda toplumun da bu girişimcilere destek vermesi büyük önem taşımaktadır. Ekonominin gücü, sağlam temellere dayalı işletmelere bağlıdır; bu yüzden, Piyasa koşullarının iyileştirilmesi ve işletmecilerin güçlendirilmesi, Türkiye'nin ekonomik geleceği için hayati bir öneme sahip olmaya devam ediyor.