Hayatın doğal akışı içinde, sorumluluklar birçok birey için zaman zaman bunalma, kaygı ve rahatsızlık hissine yol açabilir. Sorumluluk, bireyin hem kendisi hem de çevresi için önemli bir yükümlülük iken, bazı insanlar farklı nedenlerden ötürü bu yükümlülükten kaçma yoluna gidebilir. Klinik psikolog Dr. Elif Aydın, bu kaçışların arkasındaki psikolojik dinamikleri merak edenler için değerli bilgiler sunuyor. Sorumluluk duygusunun nasıl şekillendiği, kişinin kendisiyle olan ilişkisi ve başkalarıyla olan etkileşimleri üzerine yapılan bu analiz, bireylerin kendi iç dünyalarına daha derinlemesine bakmalarını sağlıyor.
Sorumluluk, bireyin eylem ya da kararlarının sonuçlarından sorumlu olma durumudur. Hem kişisel hem de sosyal düzlemde birçok etkiye sahiptir. Birey, hayatının birçok alanında – aile, iş, arkadaşlık gibi – sorumluluk alarak çevresiyle etkili bir iletişim kurabiliyor. Bu kapsamda, sorumluluğu ne kadar hissettiğiniz, yalnızca kişisel başarılarınız ve yaşam memnuniyetinizle değil, aynı zamanda zihinsel sağlığınızla da doğrudan ilişkilidir. Zira, sorumluluk alan bireyler, sorunları çözme, hedef belirleme ve karar verme konusunda daha yetkin hale gelirler. Ancak, sorumluluk almak bazı bireylerde kaygı ve endişeye neden olabilir. Bu durumda, bireyler bu yükten kaçma yolunu tercih edebilirler.
Klinik psikolog Dr. Aydın’a göre, sorumluluklardan kaçışın arkasında birçok farklı psikolojik dinamik yer alıyor. Bu kaçış, bastırılan duygular, geçmiş travmalar veya kısıtlayıcı inanç sistemleri gibi unsurlardan kaynaklanabilir. Birey, kendi korkularıyla yüzleşmek yerine, sorunlu olan durumu gündem dışı bıraktığında, bir çeşit savunma mekanizması geliştirir. Bu kaçışların en yaygın sebebi ise 'yeterince iyi olamama' hissidir. Kişi, beklenildiği gibi bir sorumluluğu yerine getiremeyeceğinden korktuğunda, korkunun yarattığı sıkışıklıkla baş etmek için bu sorumluluğu erteleyebilir veya ondan uzaklaşmayı tercih edebilir. Dr. Aydın, bu konudaki bir diğer önemli noktayı da şöyle açıklıyor: “Kendimizden kaçmak, genellikle kendimizi olduğumuz gibi kabul edememekten kaynaklanır. Kendi tutumlarımız, düşüncelerimiz ve hislerimizle barışık olmadığımızda, sorumluluk almaktan kaçabiliriz.”
Sonuç olarak, sorumluluktan kaçış, birçok birey için hayatın bir parçası. Ancak bu kaçışın arka planındaki nedenleri anlamak, yalnızca bireyin kendisini keşfetmesiyle kalmaz, aynı zamanda bu duygusal yüklerin altından kalkabilmesi için gerekli olan adımları atmasını sağlar. Kendini tanımak, kişisel gelişim için kritik öneme sahiptir. Dr. Aydın, bireylerin bu durumla başa çıkabilmesi için çeşitli önerilerde bulunuyor. Öncelikle kişisel farkındalığı artırmak, bireyin kendisini sorgulaması ve sorumluluğa dair duygularını anlaması için önemlidir. Ayrıca, günlük hayatta sorumluluklarınızı küçük adımlarla almak, bu yükümlülüklere alışınıza yardımcı olacaktır. Kendinizi güvende hissettiğiniz bir ortamda, sorumluluklarınızı rahatça yerine getirerek, bireysel kaygılarınızı minimize edebilirsiniz.
Kısacası, sorumluluktan kaçmak bir çözüm gibi görünse de bu yaklaşım, uzun vadede yalnızlığa ve tatminsizlik hissine yol açar. Kendimizi tanımak, bu kaçışların üstesinden gelmek için kritik bir adımdır. Neden sorumluluk almaktan korktuğunuzu anladıktan sonra, bu korkuları yenmek için gerekli adımları atmak daha mümkün hale gelir. Dr. Aydın, bireylere, profesyonel yardım almayı da öneriyor. Bu, özellikle derin psikolojik sorunların olduğu durumlarda başvurulması gereken bir yol olabilir. Kendinizle yüzleşmek ve sorumluluk almak, hem bireysel gelişim hem de sosyal etkileşimler açısından büyük önem taşımaktadır.